12 Aralık 2012 Çarşamba

JANTİ!

 12.12.12 çılgınlığını geride bıraktığımıza göre artık gönül rahatlığıyla yazabilirim. Nedir şekerim bu manyaklık? 3 tane rakam bir araya geldi diye bu kadar temaşa eden halkımın 6 rakam tutturacağım kolay yoldan parayı vuracağım diye yağmur çamur kuyruklarda beklemesi son derece anlamlı galiba. 10.10.10, 11.11.11, 12.12.12 daha bir sürü, ne oldu? Hiç! Haaaa 13.13.13 olur bir gün, bak o zaman ben de bir huylanırım, hatta abartırım bile!
 

19 Kasım 2012 Pazartesi

A,B,C,D,Eeeeeeeeeee

   Uyku semesi kalkmışım yataktan, gözler uzak doğulu bir bakışla süzerken etrafı, çekikliğin ve şişkinliğin halt yemesiyle kaçırıyor detayları. Ben neresiyim? Burası kim? Dur bir dakika, kendimize gelelim...Evet, burası odamız, sağa doğru incelikli bir açı tutturursan banyoya bile ulaşabilirsin, hayat nelere kadir! Yol açık, arayı tuttur yeter, pıt diye dışardasın... Böcek de değilsin üstelik! Koordine olalım bence, önce sağ ayak bir adım atsın, sonra sol takip etsin...Nasıl fikir? Bence daha iyisini yedi cihanın bilim adamları bir araya gelse bulamaz... Akıllı telefonu, interneti icat etmek değil asıl mesele yeğeeeeen, uyku semeliğini ilk saniyede yenebilir misin ondan haber ver?

13 Kasım 2012 Salı

HayalEt

   Son bir kaç gündür facebook'ta bazı arkadaşlarım profil resimlerini değiştirerek, benim de olduğum fotoğraflarını koyuyorlar. Çok cici...Telefonlarımız duygu seli olup akıyor...Özledimler, değerlisinler, iyi ki varsınlar havalarda uçuşuyor...Karşılıklı iltifatlaşmalar, eski günleri yad etmeler. Üzerine yetmezmiş gibi bugün Müdür Bey " Hmyr Hanım, bu narin bünyesinde cüssesinden büyük kalp taşıyan bir hocamız" demesin mi?

12 Kasım 2012 Pazartesi

Ciddiyim!

   İstanbullular olarak martı hayvanının doğasını alt üst etmiş olmamızdan ötürü tepkiliyim! Daha önce de dile getirmiştim bu feryadımı, yine söylüyorum. Simit ata ata karbonhidrat bağımlısı lapacı haline getirdik hepsini, elimize sağlık!

11 Kasım 2012 Pazar

Huzursuz Mahalle Sendromu

    Huzursuz bacak sendromu sahibi bir kişiyim. Zaman zaman, özellikle gerginken, tıpır tıpır kendiliğinden sallanır bacağım. Ancak son iki yıldır, yani bu eve taşındığımdan beri, huzursuz mahalle sendromuna da yakalanmış bulunuyorum. Mahalle nabız gibi devamlı atıyor, günün her saati yolda, camda, kapıda birilerinin sesini duymak, konuşmalarına şahit olmak mümkün. İşin ilginci, bir mahalle dolusu cinsin nasıl bir araya gelebilmiş olduğu...Hayatta gerçekten tesadüf diye bir şey yok sanırım..

6 Kasım 2012 Salı

Düşünemiyorum, O halde Yokum!

Bir sürü deli saçmasıyla uyandım uykumdan, kafamın içi vızır vızır...Beyin kardeş, ne ara uyandın da başladın sen çalışmaya? Hayır yani, fazla mesai de ödemiyorum ki sana, ne bu acele?Madalya takacaklar sanki! Ninja Kaplumbağalar'daki beyine özenip de ayrı eve çıkarım hesapları yapıyorsan pışııııııııkkkkk, çok beklersin akıllım!

7 Ekim 2012 Pazar


Uzunca bir aradan sonra merhaba herkese. Yaz tatilinden sonra yeni yayın döneminde ilk programına dönen sunucu gibi hissediyorum kendimi. Esmerleşmiş, bir sürü yaz aşkını geride bırakmış, deşarj olmuş ve yeni yayın dönemindeki zamlı kaşesini almış. Ne kadar isterdim onlar gibi "tatil yaparken boş durmadık sizler için de bir sürü haber topladık" diyebilmeyi ama alakası bile yok. Bomboş bir süreçti. Boş. Kocaman bir boşluk.

Başıma eskisi gibi garip olaylar gelmiyor, korkuyorum. Truman show türkiye uyarlaması olan hayatım eskisi kadar izleyici çekmiyor da yapımcı kanal acaba yayından kadırmayı mı düşünüyor diye kara kara düşünmeye başladım. Sağımı solumu açsam bir iki artar mı ki reytingim?

İşte böyle düşüncelerin gölgesi altında geçen yaz tatilinde başıma gelen bir olayı, daha doğrusu olaylar silsilesini paylaşmak istiyorum. Mail kutuma iki ay kadar önce penis büyütücü spamları yağmaya başladı. La havle dedim, sineye çektim, neyi ima ediyor bu diye düşünmedim, düşünmek dahi istemedim. Bir süre sonra bu mesajlar kesildi, yani bildiğin bir günde onlarca gelen bu penis büyütücü mesajları bitti. İki gün geçmedi göğüs büyütücü reklamları yağmaya başladı. Herhalde malum organı büyütmeye ihtiyacı yoksa erkek değil kadındır bu diye düşündüler. Bunlara da yanıt vermedim ve bir kaç hafta da bu mesajlarla cebelleştim. Her birini spam olarak işaretlememe rağmen yağmaya devam ettiler, buradan hatmeyıl güvenlik ekibine selamlarımı da ileteyim, ailecek takip ediyoruz, yakaladığımız yerde kafa göz dalıcaz... Neyse, şanslıyım ki bu mailler de birden bıçak gibi kesildi. 2-3 gün bir rahat yüzü gördü inboxım ki şimdi de mango zayıflama zıkkımı peyda oldu üç gündür. Herhalde göğüs büyütücüye ihtiyacı yoksa yeterince iri bir abladır bu, buna zayıflamaya hapı reklamı yollayalım şeklinde bir mantık yürüttüler. Merakla bekliyorum bir sonraki hamlelerini.

Nedir bu arkadaş birinin yanında posta kutuma girmekten geçtim kendi kendime bakarken bile iğreniyorum. Yok yani derdiniz spyware virüs falan bulaştırmaksa söyleyin, bir kere tıklayayım, sıramı savayım.

PS İş bu yazı tamamen kendi özgür irademle ve isteğimle yazılmış olup, hiçbir baskı sonucunda ortaya çıkmamıştır. Burada bana çok iyi bakıyorlar, aslında arkadaşlar özlerinde iyi çocuklar ama çevreleri kötü. Beni merak etmeyin.

4 Ekim 2012 Perşembe

Alışmamış "Ben"de Kibarlık Durmaz...

Adını vermek istemediğim bir şehirde, kuzenim ve bir arkadaşımla oturduğumuz bir kafede kuzenimin eşini beklerken ikinci kahveyi içesim gelmişti. Ne bileyim ben o isteğin kibarlıkla ilgili düşüncelerime format atacağını:

*Af edersiniz, bir kahve daha alabilir miyim?
*Ne kırıyorsun kendini bacım? Kahve mi istiyon?
Bizim kuzen adamın doğasına alışık olduğu için hemen araya girmişti:
*Bir kahve bir de bira ver bize...
O günden sonra 3. şahıslarla olan ilişkilerim yeni bir boyut kazanmış, tanımadığım kimselerden kibarlık kabul etmez olmuştum taaa kiiii....

27 Eylül 2012 Perşembe

KANIT!

Biliyordum, aldığım ahların bir gün çıkacağını biliyordum..Her gün oraya buraya çamur at, önüne gelenle kafa bul,olacağı buydu...Aslında herhangi bir gün gibiydi,çok önemli değildi Sezen Abla'mın dediği gibi ama gel gör ki hurmalar bıldırmış...

25 Eylül 2012 Salı

Şirretengiz Haller...

Dün gece uyuduğum şey uykuysa bile gördüklerimin rüya olmadığına kesinlikle eminim...Koltuğumun altında onlarca dosyayla AB Parlementosu'nun kapısında beklerken aniden dişlerim kırlıyor, dişçi bulmaya çalışırken eve geç kalıyorum ve hesapta hala birlikte yaşadığımız babam bir güzel azarlıyor beni,kız kısmı bu saatte dışarda dolanır mı diye...Korku filmlerinde canlanan ölüler gibi dan diye açtım göz kapaklarımı, bir süre tavana bakarak yüreğimdeki paniğin yatışmasını bekledim...Sonra da salaklığım şerefine kocaman bir kahkaha patlatarak kalktım yataktan...

21 Eylül 2012 Cuma

Papazın Hamburger Yediği Gün..

Sabah bir eksiklik duygusuyla açtım gözlerimi...Üst kattan gelmesine alışık olduğum tadilat gürültüleri ya da İbo- Ebru Gündeş- Yıldız Tilbe üçgeninde dolanan sesler yok! Bir an gerçekten kendi evimde miyim kuşkusuna kapılsam da camın önündeki fesleğenimi görünce rahatladım. Dün su vermeyi unuttuğum fesleğenimden bir özür dileyeyim, kocaman bir bardak su vereyim ona diye geçirdim aklımdan ama bir de ne göreyim, İstanbulcuğum o işi benim yerime halletmiş! İnceden bir yağmur değme sulama sistemlerine taş çıkarmak suretiyle yeter miktarda suyu boca etmiş saksının içine, bravo yağmur!Madem ki fesleğen kahvaltısını yapmış sıra bende, hiç olmazsa günün getireceği tersliklere tok bir mideyle göğüs gereyim fikriyle hazırladığım kocaman sandviçimi alıp EFT yapmak üzere bilgisayarın başına geçtim.

19 Eylül 2012 Çarşamba

İyi bir çocuk olursan....

Okuduğum şiir:
İkimiz iki dağdan iki hırçın su gibi akıp gelmiştik
Buluşmuştuk bir kavşakta
Unutmuştuk ayrılığı yok saymıştık özlemeyi
Şarkımıza dalmıştık
Mutluluk mavi çocuk oynardı bahçemizde....

2 Eylül 2012 Pazar

Dedikodu

Başkası sana demiş zamanında..Bir tek sana söylüyorum demiş ama gitmiş başkasına da söylemiş. Sen durur musun,sen de başkasına söylemişsin..Bir tek sana diyorum demişsin...
Sonra Midas gibi darlanmışsın ama kuyu yerine gidip bi başkasına demişsin...Başkaları çoğalmış sonra,herkes birbirine söylemiş...Hatta üstüne katıp anlatmış...

Ne anlatmış? Dedikodu mu? Yok hayır!

Seni seviyorum demiş!

Betrayed with a kiss

Son vapura ucun bucun yetişmiş,kendimi 2 ablanın yanına atabilmiş derin bir oh çekmişim. İki abla diyorum çünkü benim elli üç kiloluk kütleme rağmen yanımızda bir dördüncüye yer yok, o kadar yan yana can canayız! Ben yine de hülyalardayım, gecenin o saatinde Maslak'taki yol çalışması yüzünden 20 dakikalık yolu 55 dakikada gidebilmiş olsam da hala E.D.A (en büyük aşkım olur kendileri) görmüşlüğün tazeliğiyle sporlanmaya hazır haldeyim! Derken arkamda oturan iki hatun kişinin muhabbetiyle bölünüyor huzur halim...

30 Ağustos 2012 Perşembe

3 Petites Filles...Ya da kim küstü,ben mi küstüm?

Küçük kız çocuklarından hep çok tırsmışımdır, korkmak değil bildiğin tırsmak. O çok bilmiş halleri, laf soktum sokucam duruşları, pembe pembe kıyafetleri, sevimli sevimli bakan gözleriyle yetişkinler üzerinde oluşturdukları hipnoz...Shrek'teki kedi gibi bu kızlar da o bakışların altından bir hinlik çıkarmaya hazırlar sanki! Ama erkek çocuğu öyle mi? Arkadaşıyla kavga ederse çakar iki tane, burnu akarsa siler koluna, anlamazsa haaaaa? diye belirtir. Nettir yani!

Kız çocuklarınınsa birbirleriyle ilişkilerine akıl sır erdirmek mümkün değil! Sanırım bir apartmanın merdivenlerinde oturan 3 kız çocuğunun konuşmaları da beni haklı çıkarmaya yeter. 3 kızdan ikisi üst merdivenlerde oturmuş ağızlarından uzata uzata çıkardıkları sakızdan takma tırnak yaparken biri de alt merdivende tek başına ahı gitmiş vahı kalmış bir bebekle oynar gibi yapıyor. Derken şu konuşma cereyan ediyor:

30 Mayıs 2012 Çarşamba

Git Kendini Çok Sevdirmeden

Sabah onun mesajıyla açıyorum güne gözlerimi, gece yatmadan da habersiz bırakmıyor beni...Gecenin üçünde aklına düşüyorum, yine mesaj gönderiyor...

Güneşi Gördüm

Bob Marley "Bazıları yağmuru hisseder,bazılarıysa sadece ıslanır" demiş zamanında...İtiraf ediyorum ben sadece ıslananlardanım, hem de hiç sektirmeden son iki haftadır yağan tüm yağmurlardan nasibimi aldım. Duyarsızlaşma sürecimi test etmek için Attila İlhan'ın Yağmur Kaçağı şiirini okudum ve tescilledim kendimi. Şiirin sembolik ve romantik anlamlarının hiçbiri kar etmedi ilk anlamıyla algıladım her bir dizeyi!Sahi ne oldu bu güneşe?

21 Mayıs 2012 Pazartesi

X Files

Haftasonu can dostlarla muhabbeti koyulaştırırken hezeyanlarla dayandık Mendel'in bezelyeleri davasına...E doğal olarak kadın-erkek ililşkilerine...Çıkarılan sonuçlar:

17 Mayıs 2012 Perşembe

Zzzzzzz'dan Vızzzzzzz'a!

Kitabımı okudum,gece lambamı söndürdüm,gömüldüm yatağımın içine...Tam uykuya dalacağım,bir ses kulağımda..Aman Allahım! Sonunda oldu, gaipten sesler duymaya başladım! Gözümü açıp etrafıma bakındım uzun beyaz elbisesi içinde kikirdeyerek hızla yer değiştiren çocuğu görmek için, yok!Biraz daha dikkat kesildim, ı-ıhhh yatağın altından çıkan bir el de yok..Demek ki halüsinasyon görmüyorum,daha o raddeye gelmemişim...Pekiyi,bu ses ne?

16 Mayıs 2012 Çarşamba

Ocakta Yemeğim Var...


Yokuşu çıkıp eve ulaşana kadar maruz kaldığım mahalle atmosferi sonunda beni yıllardır içimde olup dışarı çıkmak için fırsat kollayan bir noktaya getirdi, resmen özenir oldum komşu kadınların muhabbetşinaslıklarına! Altın günü 1. sezona hazır hale geldim...

15 Mayıs 2012 Salı

Afakanlı Ben!

Vapurun kalkmasına 10 dakika olmasına rağmen iskele girişinde koşmaya başlayarak herkesi galeyana getiren, sürü psikolojisini körükleyerek kitleleri peşinden sürüklemeye meyilli arkadaş kadar sinir olduğum bir başka sabah insanı türü, dapdaracık kaldırımda bir eliyle sigarasını tüttürüp diğer elini de cebine sokarak aheste aheste yürüyen emekliliğe 5 kala tipleri. Zaten bunlarla karşılaştıktan sonra ister istemez herkese sinir olmaya başlıyorum.

2 Mayıs 2012 Çarşamba

Bencil ama Evcil

Daha önce defaatle inatçı olduğum söylenmiştir ben de eh nadiren(!) bu yorumlara katılmışımdır ama aptal olduğumu bu akşam fark ettim. Aranızda aaaaa yeni mi fark ettin diyen varsa lütfen fikrini terlik tutan elimle ağzı arasında 10 cm.lik bir mesafede söylesin. Bütün gün sanal alemlerde süttü püskevitti muhabbeti yaptıktan sonra mutfağa gittim.Dolabımı bir açtım a-aaah süt, yumurta,vanilya,kabartma tozu,az portakal likörü,portakal reçeli hazır kıta bana bir şey anlatmak istercesine duruyor raflarda..O anda aklıma parlak bir fikir düştü:Ne duruyorsun,portakallı kek yapsana!

30 Nisan 2012 Pazartesi

Kız İstanbul, ver bi yanak!

Sabah erkenden uyandım, penceremi açtım yarim dedim İstanbul dedim gel kız ver bi yanak dedim,ooooh değmeyin keyfime! Cee Lo Green açtım hemen, bildiğin yeşilleniyorum çiçek açıyorum durduğum yerde, Wat part of forevıııır dont yuuuuuu andırsteeeeeennndddd geri zekaaaalııı sevdiğim beeeeenim diye daldan dala konuyorum. Saçlarımı düzleştirmeye çabalarken sol kulağımı da yakıyorum- da çünkü sağ kulağımın yarısı düzleştiricide kaldı geçen gün- ama bu bile keyfimi kaçırmıyor!Bugün topu topu 3 saat dersim var, erkenden bitecek işim sonra 1,5 günlük tatilim başlayacak hem de ne başlamak:

26 Nisan 2012 Perşembe

Arabeskleşiyorum muntazaman !


-Ya abla nolur ya, doldurduğun kasede, yonca evcimik de koy bi tane, nolur nolur.
- Hayır ya, ne yonca evcimiği.
- Off hep bayık bayık şarkılar dinliyorsun sen ama ya
- Biraz daha büyü hele de görürüm ben seni.
- Kiiim? Ben? Arabesk dinliycem? Yokyea! Ben arabesk dinlemicem hiiç taam mı ! ! !

Kalitesiz müziğe türü ne olursa olsun katlanılmaz, bu iki kere iki dört gibi bir şeydir benim için ve arabesk de bu gruba girerdi önceden. Ne oldu bilmiyorum bana ama tarif edilemez değişik bir haz almaya başladım bu türden. Şimdi arabesk deyince bunun da elbette kalitelisi var ama gelişimi olumsuz yönde etkilemeyi bırak direk ana rahmine döndüreni de var ki kulaklardan ırak. Niye dinliyorum ben bunu diye sorguluyorum kendimi, yapmamalısın diyorum, müzik arşivinde biri görecek rezil olacaksın diyorum yok. Arabesk şarkılarını bir klasöre toplayıp şifrelemek mi aklımdan geçmedi, klasör adını system32 yapmak mı istemedim, bir havalar haller. Sanarsın D sürücüsündeki xxx videolarını saklıyorum.  Neyse efendim sebebini buldum: mahalle baskısı. Rahatlıkla arabesk dinliyorum kardeşim ben diyebilmek istiyorum. Yok iki aydır bu illetle yaşıyor ve şimdiden bu kadar içlendiysem uzun yıllardır bu meretle yaşayıp bunu gösteremeyenler neler çekiyordur düşünmek dahi istemiyorum. Bazıları göstermekten hatta bütün mahalleye 92 model şahinden son ses dinletmekten çekinmiyor ya oraya hiç girmeyeyim. Velhasıl umarım geldiği gibi gider benden bu arabesk haleti ruhiyesi keza kendini mutsuz etme üzerine kurulu bir mantık benim gibi “aslan hedoon sen çok yaşa canım kurban olsun sana” diyen biri için pek uygun değil.  Yüce Orhan, oğul Ferdi ve kutsal Müslüm’ün merhameti üzerinize olsun.

- Neymiş bakayım bu, ilahi kasedi, aman aman. Hmm bunda da karışık yazıyor. Bizimkilerin çekme kasetlerinden biri. Bi bakalım.  ı ıh bu şarkı güzel değilmiş.  ff >>   cık bu da güzel değil ff >>  ıyk berbaaaat bi şarkı nesini seviyolar bunlarn  ff >>  Kasedin sonu geldi dur başa alayım. << rew
- N’apıyorsun sen? Yine mi ileri geri sardırıyorsun teypten hı? Pili bitiyor demiyor muyum ben sana. Kalemle sarsana şunu!
- of abla ya yapamıyom ben onla.

Parçadan çıkarılacak ana düşünce :
1. Büyük lokma ye büyük söz söyleme
2. Pilli teypte ff ve rew kullanma, hayvanlığın lüzumu yok
3. Hep çocukluktaki şeylerin yansıması bunlar hep

16 Nisan 2012 Pazartesi

Söyle Kumralım Ben Adımı Unuttum!

Daha önce evimin önünde E.T tarafından açılan küçük camiden bahsetmiştim ya hah işte o caminin kendisi küçük olabilir ama ses sistemi değme düzeneği döver! Pijamalarımı giymişim, yatağıma kıvrılmışım,yetmemiş bi de uyumuşum,üstelik rüya bile görmüşüm..Uykumun son 1,5 saati kalmış sıra daha Johnny Depp'e gelmemişken ezan okunmaya başlıyor! Ama sanki hoca inmiş minareden, benim odaya gelmiş akustikten memnun kalmış hatta eğilmiş kulağıma okuyor! Uyku semesi zıplıyorum,ben neresiyim,burası kim????O anda adımı bile unutuyorum...Olsun ne de olsa kulağıma okunuyor ezan, söyle hocam adımı da söyle!Sümeyyen olayım çekinme!

Kurbanda üç kişi bir böceğe girmek

Sınıfta aniden ortaya çıkan küçücük böceği gören öğrencilerimden biri zavallının üzerine atlamak, bir diğeri eline geçirdiği bir sopayla hayvana girişmek ve sıradan kalkmaya dahi tenezzül etmeyen öğrencilerimden birisi de kalemliğini zavallının üzerine fırlatmak suretiyle hayvancağızı resmen katletti. Gördüğüm manzara karşısındaki şaşkınlığım geçince :

- Psikopat mısınız yavrum siz? Küçük hayvan işte, kaçıyordu da hem; kaç kişi birden daldınız hayvana. Hem sen, hah sen sen, hasta mısın oğlum sen? Kalemliğini niye atıyorsun oturduğun yerden?

- Hocam ben bordan galkıp oraya gidene gada bizimkiler zate öldüreceedi, ben de galemlii atdım gafasına.

- Böceğin?

Garip bir yazar olma hikayesi

- Efendim blog sahibimiz ne işle meşguller acaba? Böyle de soruyoruz, kusura bakmayın bu devirde yazar adayı babası olmak kolay değil. Ne bileyim feysbukçusu var, dürteni var, twitleyeni var, hekırı falan of of. Çok zor çok.
- Haklısınız efendim. Blog sahibimiz yazar, okur, eğitir.
- Oh oh ne ala. Kahveler de geldi zaten. Şimdi efendim ne yalan söyleyeyim, oğlumuzu ne forumlardan, ne sitelerden istediler ama serverın sapı modemin çöpü diyerek ince eleyip sık dokuduk, hak verirsiniz ki.
- Tabi efendim, bittabi. Yalnız bizim yazarlar birbirlerini görmüşler, yazdıklarını beğenmişler. Biz de diyoruz ki gelin he deyin bu iki ruh hastasını bir blogda yazar edelim.
- Vallahi ne diyeyim gençler kararlarını vermişler bana da evet demek düşer.

Altın tarak vs. Gümüş Makas!

Bugün muhteşem kuaförümle 2. roundta karşılaştık; dişlerimi bileyerek ve uzunca bir şikayet konuşması hazırlayarak kafamda girdim içeri.Ama sanırım o da boş değilmiş...Önce bi güzel şımarttı beni saç bakımı vesaireyle,koltuğa aldıkları gibi beni kahvem tam sevdiğim biçimde elime geldi...Salma kendini dedim kendime,bu sefer olmaz!Bu sefer ben ne dersem o olacak...

14 Nisan 2012 Cumartesi

Make love not war!

Gün geçmiyor ki atalarımızın söylediği bir söz daha haklılığını kanıtlamasın.Bugünün sözü: Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim!Kişisel gelişimimde okuldan ve kitaplardan çok arkadaşlarımın olduğu su götürmez bir gerçek ama bazen lan doğru mu yapıyorum düşüncesine kapılmıyor değilim hani! Sanırım bugün bi dostla yaptığım sohbet bunun kanıtı. Aynen aktarıyorum:

12 Nisan 2012 Perşembe

Hmyr sizi dürttü!

Bir süredir gözlemliyorum kendimi,pacman gibi dolanıyorum okulda: Yan binaya git, 3. kata çık, fotokopi çek en az 180 sayfa, o kadar kağıdı yüklen diğer binaya geç,üst kata çık, o gün yapacağın etkinliğe uygun bilgisayarı al,alt kattaki sınıflara git, bilgisayarı kur, projeksiyonu açıcam diye sıraların üstüne tırman, uğraş didin İngilizce öğretmek için!Defalarca farklı etkinlik uygula, tekrar yap,quiz yap vs..vs...Ama bir günden bir güne Elizabeth denen kadın arayıp bi teşekkür etmesin dilini öğretiyorum diye,kızgınım hem de çok! İnsan bi face'ten ekler, bi mention eder, yanak yanağa çekilmiş fotolarımızı paylaşır,ama nerdeee!Ama biliyorum yapacağımı, bir gün hesap açacak ve ben ekleyeceğim onu. Sabah açar açmaz bir ileti görecek: Hmyr sizi dürttü!

10 Nisan 2012 Salı

Unutulanlar Unutanları Asla Unutmazlar!

Sabah pencereden baktım a-ah o da nesi?Yoksa yağmur mu? Aman ne şahaneee!Şemsiyemi alıp çıktım evden bu sefer ilk defa tedbirli davranarak ve bu davranışımdan ötürü kendimi en içten dileklerimle kutlayarak.Tam yokuşun altına varmışken telefonumu evde unuttuğumu hatırlayıp eve döndüm,tam telefonumu alıp çıkacakken de uzun zamandır kullanmadığım kulaklıklar geldi aklıma. Kısa bir arayışla onları da bulduktan sonra yağmur altında müzik dinleme fantazisi yapmak üzere iskeleye doğru yürümeye karar verdim. Tabii bu arada asıl amacımın işe gitmek olduğunu ve saatin kaç olduğunu unuttum! Nabzımın üzerinde tıpır tıpır atan saatim hemen hatırlattı kendini,onu da kutlayarak ilk gelen dolmuşa attım kendimi. O anda da neden sabahları dolmuşa binmekten hoşlanmadığımı hatırladım...

6 Nisan 2012 Cuma

Sevemedim kararttım gözümü...

Fare krizini aşıp yolla çıktığımda fareden daha fazla sevmediğim şeyler olduğunu fark etmem kısa sürdü.Ben mi çok yaşlanmaya yüz tutmuş huysuz biriyim yoksa gerçekten yaratılıp takip edilmemiş bir güruh mu var sokaklarda çözemedim. O nedenle burada kısa bir liste yayınlayacağım,siz karar verin:

5 Nisan 2012 Perşembe

Fare Sorunsalı

Geldi bahar ayları gevşedi farelerin gönül yayları..Apartmanımızı aşk yuvasına çevirdi zibidiler,bu sabah 6.45 itibarıyla apartmanın içinden her 10 dakikada bir çığlıklar yükselmeye başladı "Ciyaaakkkkk,annecim annecim annecim fareeee"! And we twist and we twist diye Aaj Kal'le uyanmak varken apartmanımın güzelim sopranolarıyla açtım gözlerimi...Gözlerim tavanda beynim bambaşka yerlerde gezinmeye başladı,içimdeki komplocu başladı söze:

30 Mart 2012 Cuma

Öğretmen Süpermen gibi bir şey mi öğretmenim?

Bugün yine talihsizlikler içindeydim...Ama anlatasım yok hiç...Çocuklarımın talihsizliği yanında benimkilerin anlatılacak bir yanı kalmadı...Daha çok güzel şeyler var aklımda; okuyan araştıran,gözleri parlayan,enstruman çalan, çalışan öğrencilerim..Ama artık onlara "Korkmayın çocuklar" diyemiyorum..Çünkü ben korkuyorum geleceklerinden!
Önceden bir öğrencim sormuştu " Öğretmen Süpermen gibi bir şey mi örtmenim?" diğeri atlamıştı hemen "Öğretmen Süpermeni yener"...Üzgünüm çocuklar,süper güçlü adamlara yenildik bu sefer...

26 Mart 2012 Pazartesi

Akbilibilibilibilibil

Akbil krizi hala devam ediyor olsa da sonunda sebebini anlamış olmanın haklı rahatlığını yaşıyorum! Akbil dolumu yapan büfeler aylık faturalarını ödeyemedikleri için dolum yapamıyorlarmış meğer..Tabii bu durum pek çok sıkıntıya sebep olmaya devam ediyor..Örneğin kuyruklarda insanlar çocukluklarından kalma şu cümleleri kuruyor birbirine "Fazla varsa versene", "Veremem,bana kadar var", "Ya bi tanecik nolur", "Hayır olmaz,hem onu bana babam aldı bi kere"...Tabii benim başıma da taksiciler düşüyor yine, Don Quixote ve Rosinante tadında olmasa da Düldül- Red Kid garanti!

19 Mart 2012 Pazartesi

19.03.2012

     Survivor için taaaa Dominik'e gitmeye gerek yok, yakında başlatıyorum: Survivor Benim Hayatım! Sabah gözümü açar açmaz günlerdir nereye düştüğü, başına ne geldiği merak edilen cemreyi buldum,meğer benim başıma düşmüş...Japon animasyonları gibi kalktım yataktan, Todas As Ruas Do Amor eşliğinde dans ederek, reklam kokan hareketlerle açtım perdeleri, Scotch Brite gibi yumuşak bir dönüşle...Eski usul diş fırçam sayesinde parlak bir gülüş attım aynaya, yumurta deneyini hatırlayarak biraz da...Kepeksiz saçlarımı taradım iyonsuz tarağımla...Alarmımın kısa ömürlü pillerini değiştirip pembeler giydim...Veee son bir dokunuş için saç düzleştiricimi fişe taktım, hafif aksanlı "seni saraya aldırmak lazım" diyerek..Ama o da ne, saç düzleştiricim ne idüğü belirsiz dalgalar oluşturdu saçlarımda!Nassssıl yaaani???Olsun,hiçbirşey bozamaz moralimi...

15 Mart 2012 Perşembe

15.03.2012

Bunalımda olduğum için gitmiyorum kuaföre,aksine,kuaföre gittiğim için bunalıma giriyorum!Beh,arkadaş!Ne meraklıymışsın bağımsız çalışmaya...Peruk ustası olaydın,dilediğini yapaydın,benden ne istiyorsun?Ornitolojiye yeni bir kuş türü katmanın manası neydi?İddia ediyorum,eğitim-öğretimin aksamasının bir sebebi de kuaför milleti!Kalk sabahın köründe;giyin-kuşan 10 dakika;sıra saça gelince yarım saat!

13.03.2012

Üç şemsiye iniyor döne döne Galata'dan..Biri kırmızı,biri yeşil,diğeri saydam..1 yıl sonra başka bir ülkede bir araya gelmiş bu şemsiyeler bilgisayar adaptörü için dönüştürücü aramaklardalar=) Karaköy'e geliyor üç şemsiye, 10 elektronik dükkanına giriliyor çıkılıyor, dönüştürücülerde AB stantardı, uluslararası standartlar öğreniliyor, dağıtımcılar yakından tanınıyor,çakması gerçeğinden nasıl ayrılır bilgi sahibi olunuyor,uzmanlaşılıyor ama aranan dönüştürücü bulunamıyor. İşhanı adresleri birikiyor da birikiyor..Şişhane yokuşu'na vuruyor kendini 3 şemsiye..Dakikalarca yürünüyor,yağmur yağmaya devam ediyor ki dağılmasın 3 şemsiye..Sonunda varılıyor Meneviş Han'da 20 numaranın kapısına....

08.03.2012

Koş kızım,durma koş!Topuğun kırılsa da çorabın kaçsa koş!Sanki bu sabah bir bilgisayar oyununun kahramanıyım birisi manevralar yaptırıyor bana kalabalığın arasından: sağa, sola, akbil gişesinden puan topluyoruz derken daracık kaldırımda durup sohbet eden teyzelere çarpıp bir canımızı kaybediyoruz!Piksel piksel olup geri gelirgelmez koşmaya devam!Koş kızım,koş!Saçın dağılsa da makyajın bozulsa da koş!

07.03.2012

Bir gün de usturuplu bir şey olsun,dişimi kıracağım..Gerçi bugün üst üste konulmuş tabakları kırıp peçeteler fırlatası,tef çalıp oynayası vardı bilinçaltımın...Neden bilmem yataktan aklımın içinde çalan bir şarkıyla kalktım, dişlerimi fırçalarken edepsiz ayağımı o şarkıyla tempo tutarken yakaladım!Hemen test ters baktım durdu birden edeplenen ayağım..Sonra kendimi zorladım şarkıyı defetmek için; Hulki Cevizoğlunu düşüneyim dedim ne de olsa bildiğim en ciddi insan o,gözümümn önüne Erman Toroğlu geldi...!

Bir ayrılık...

Bitti artık..Bakma bana öyle...Ayakta duramıyorum sanki, her yanım acıyor..Seni ilk gördüğüm gün hala aklımda, oncasının arasından nasıl da yeşil yeşil gülümsedin bana, o anda anladım birbirimiz için yaratıldığımızı, sana doğru itildim sanki..ama yürümüyor,anlasana! İnkar etmiyorum,başkalarını da sevdim ama senin gibi değil, yerin ayrıydı hep kalbimde, ama artık sona geldik..Bir kutuya koyup kapatacağım seni,ta ki bir başkasına gidene kadar..
Affet beni yeşil ayakkabım...

05.03.2012

Bugün ne giysem mi?hahahah güldürmeyin beni,hele bir normalde kalkmanız gerekenden yarım saat geç kalkın bak ne giyiyorsunuz hem de nasıl oluyor=)Resmen sana herşey yakışıyor...Sonra koşture koştura vapura yetişiyorsunuz,bir 20 dakika da o takıyor çünkü bir öncekini kaçırmış oluyorsunuz..İçinizden tüm duaları ediyor reikiye,yogaya,ya sabıra ve +18 söylemlere geçiyorsunuz...Vee nihayet kara görünüyor da orada görünmesi gereken 90 ve 38E numaralı otobüsler görünmüyor..Tamam anladık da diğerleri nerde? Gözünüz akasya yollara sarı meleklere kayıyor,işte beklediğiniz kurtarıcı!

02.03.2012

Optimizasyona adım adım ilerlemek maksadıyla etkin bir AR-GE çalışması yürüttüğüm bicicik okulumda deprem tatbikatı vardı bugün=)Karton kutu kadar sınıfta 1.80lik öğrenciciklerim sıraların altına girmeye çalışırken ikinci zille dışarı çıkmamız istendi,e tabii akordiona dönmüş yavrucakları düzeltip dışarı çıkmaya çalışmamız tabii ki biraz zaman aldı. Bayrak töreninde, cancağızım baş müdür yardımcım çıkışın yavaşlığından dem vurarak gerçekçi biçimde panik yapılamadığı için Sivil Savunma Kulübünden, canlı yayında, tatbikatın önümüzdeki hafta yinelenmesini talep etti!!!

Aynı gün,başka saat!

Dün başıma gelen olay da sevimli aile filmi tadında başlayarak yavaş yavaş polisiye aksiyona ve hemen akabinde politik gerilime evrilen cinsten..Dün neş'e içinde evime geldim,bi yandan temizlik yapıyorum bir yandan da senkronize matkap sesleriyle apartmanı çınlatan komşularıma Satisfaction çalıyorum ki ambiyans boşa gitmesin..Evimin hemen önünde miniminnacık bir cami tadilatı sürüyor neredeyse 1 yıldır,oradan da yanık Anadolu türküleri seslendiriyor ustalar. Ben de kah sıla özlemi kah dedikodu hevesiyle babamı aradım,ordan burdan konuşurken kapı çaldı, kapıda biri komiser hacı şekspir diğeri de arka sokaklar fırlaması 2 polis..Kimlik bilgilerimi,tek yaşayıp yaşamadığımı,evimin camiye bakan penceresinin açısını,hacı şekspirin kızının da öğretmen oluşunu, atamasının zamanından geç olduğunu,ama buna da şükür olduğunu, yine de öğretmenliğin şahane bir meslek olduğunu, dinci-tinerci ve kinci gençlik üçlemesini, 4+4+4 mü yoksa 2+1 ev mi iyi vs.. konuştuktan sonra nihayet öğrendim ki o ufacık caminin açılışına E.T(R) gelecekmiş cuma günü,olası bir suikast girişimine karşı önceden genlerimizi kontrol ediyorlarmış..şüpheli görünürsek ne yapacaklardı diye düşünerek ama çok da bu düşünceye kapılmayarak telefonuma sonra da toz almaya döndüm..Sığılığıma sağlık

01.03.2012

Sabah beş buçukta kendiliğimden uyandım,aman efendim ne neşeler ne keyifler..Uzun uzun hazırlandım,hatta kahvaltı bile yaptım, 6.45te evden çıktım,hava aydınlanmış,tatlı bir mavi gökyüzü,Yonca Evcimik'in 8.15 Vapuru şarkısını tutturdum İskeleye doğru yürüyorum...Birden kar bastırdı,kar dediysem bildiğin tipi!Makyajım aktı,özenle düzleştirdiğim saçlarım şeklini yitirdiği gibi bir de berenin altında kalan kısım kafama yapıştı,olsun!Ben yine de çok iyi hissediyorum, kendimi koyacak yer bulmuşum ya hemen daldım ilk fırından içeri cici iş arkadaşlarıma poooça aldım patatesli patatesli,düşekalka iskeleye vardım saat olmuş 7,ilk defa tipide Üsküdardan Haliç'e gideceğim ya nasıl mutluyum!!