19 Kasım 2012 Pazartesi

A,B,C,D,Eeeeeeeeeee

   Uyku semesi kalkmışım yataktan, gözler uzak doğulu bir bakışla süzerken etrafı, çekikliğin ve şişkinliğin halt yemesiyle kaçırıyor detayları. Ben neresiyim? Burası kim? Dur bir dakika, kendimize gelelim...Evet, burası odamız, sağa doğru incelikli bir açı tutturursan banyoya bile ulaşabilirsin, hayat nelere kadir! Yol açık, arayı tuttur yeter, pıt diye dışardasın... Böcek de değilsin üstelik! Koordine olalım bence, önce sağ ayak bir adım atsın, sonra sol takip etsin...Nasıl fikir? Bence daha iyisini yedi cihanın bilim adamları bir araya gelse bulamaz... Akıllı telefonu, interneti icat etmek değil asıl mesele yeğeeeeen, uyku semeliğini ilk saniyede yenebilir misin ondan haber ver?

   Dahiyene fikri uygulamaya koyarak ilk adımı atar atmaz sendeliyoruz. Ama neden? Houston, we have a problem bebeğim! Nedir o? Terrrrlikkkkkk!!!! Nasıl yaaaaa, seni oraya koyanın terlik gibi! Hakikaten kim koydu o terliği oraya? Nereden geldi bu terlik? İlk etapta neden alındı? Ne renk sahi bu terlik? Gerçek kullanım bedeli ve değeri ne bu terliğin? Hayır yani, çok önemliyse çemkirmeyeyim, değilse dağarcığı açıyorum! Vazgeçtim, B planına geçiyorum... Oturdum yatağın üzerine biraz daha kendime geleyim diye. Ne de olsa kaçmıyor banyo bir yere..
 
   Terlikle bakıştık bir süre, ne kadar da unutmuşum seni terlik, her gün aynı yerdesin aslında. 2 yıldır benimlesin, ben sana dikkat kesilmez olmuşum. Biliyorum ki ben seni sürümezsem gidemezsin bir yere, ama sen olmasan ben de huylanırım, basamam şap şap yerlere...Seni seviyorum terlik...Duygusallığın doruklarında C planına geçtim, uzandım yatağıma yeniden, hala zaman var. Merhaba yastık, naber la yorgan? Gözümü yumdum, yastığımı düşündüm sonra...Sık sık kılıfını değiştirsem de gözümde canlandırmaya çalıştım. Boyutunu, esnekliğini, değişik kılıflardaki halini, kılıfların desenini, detayları... Ve tabii ki yorgan...Nasıl yatarsam ayağım dışarda kalır? Ne zaman aldım ben bunu? Kuru temizlemede ne kadar kaldı? Ağırlığı ne kadar? Peki ya üzerinde çiçekler ne renk? Hangi renk daha fazla?

   D planına geçtim sonra, gözlerimi açıp tavana çevirdim. Her an fırlayabilirim yataktan, uyumuyorum ve güne başlamaya bir adım daha yakınım. Çalan 17. alarmı da susturdum....Düşünceme hayatımdan geçen insanlar dadandı aniden... Hanginizi ne kadar sevdim ben? Neler paylaştık? Neden birlikteydik, nerede koptuk? Ben size ne kazandırdım, sizden ne aldım? Uzun zamandır göremediklerim kimler? Otursak ne konuşuruz şimdi? Söylenmesi gereken ilk sözüm ne? Sırayla beynim çağırdı bekleme odasına...Yüzün nasıldı? Sesin? Kızdığında kaşların nasıl bir açıyla çatılırdı? Neye gülerdin en fazla? Sağ elinin işaret parmağı nasıldı? Kulak memen ayrı mıydı yoksa yapışık mı?

   E Planı kendini dayattı aniden, seni mi kıracağım E? Kalkıp hazırlanma operasyonunu başlattım...Bedenim buna dahilken beynim anti-kanıksama operasyonunu sürdürdü. Unutmak Tanrı'nın bize en büyük lütfu olduğu gibi unutmaya direnmek de bizim insan olarak en büyük mücadelelerimizden ve "bağış kabul etmem" mantığımızdan sanırım. Beynim karar verdi unutmamaya, en azından kanıksamamaya... Her gün birinizi düşüneceğim artık, siz bile düşünmeseniz kendinizi. Hayatta herkes en az bir kişi için önemli olmalıysa, talibim efendim...Hadi yine iyisiniz köftehorlar!!!!
  

1 yorum:

  1. Bugüne kadar yazdıklarının en başarılısı bence...sevgiler ve saygılar efendim... talep mi; devamı elbette .:) >3

    YanıtlaSil