Koş kızım,durma koş!Topuğun kırılsa da çorabın kaçsa koş!Sanki bu sabah bir bilgisayar oyununun kahramanıyım birisi manevralar yaptırıyor bana kalabalığın arasından: sağa, sola, akbil gişesinden puan topluyoruz derken daracık kaldırımda durup sohbet eden teyzelere çarpıp bir canımızı kaybediyoruz!Piksel piksel olup geri gelirgelmez koşmaya devam!Koş kızım,koş!Saçın dağılsa da makyajın bozulsa da koş!
Koşarkan bir partinin kadın kollarından günün ilkeli ama ilk ve son çiçeğini alıyoruz:saflık ve özgüvenin simgesi beyaz karanfil! Sağ üst köşede kararlılık yükseliyor. Derken yeni bir türle karşılaşıyoruz:Lüks otomobiller! Teknolojinin imkanlarını dibine kadar kullanan mühendisler sanırım sinyal lambası gibi sıradan bir nesneyi yakıştıramamışlar bu asalete ki üstümüze üstümüze geliyorlar sarı sarı göz kırpmadan,orada da bir canımızı kaybediyoruz. Sonunda vardık iskeleye,önümüzde sadece aşılması gereken turnike..Koş kızım koş! Omuzun çökse de yükten, nefesin daralsa da koş! Turnikeye varıp level atlamaya ramak varken siyah takım elbiselerin,evrak çantalarının, kocaman egoların ve komedyen güvenlik görevlilerinin arasında kalıyoruz.Yine de azmimiz sağlam! Kreşendo AFEDERSİNİZlerle -sanki bir suç varmış gibi ortada- adım adım ulaşıyoruz hedefe!Sarı saçları uçuşarak bitiş çizgisini göğüsleyen Prefontaine gibi geçiyoruz turnikeden!Önümüzde upuzun bir gün, günden daha uzun uğraşlar ve kimbilir ne zorluklar var...Ve ilki:vapur kaçıyor! Koş kızım,koş!Kaçırsan bile o vapuru koş! KOŞ YOKSA DÜŞERSİN!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder