Altın tarak vs. Gümüş Makas!

Bugün muhteşem kuaförümle 2. roundta karşılaştık; dişlerimi bileyerek ve uzunca bir şikayet konuşması hazırlayarak kafamda girdim içeri.Ama sanırım o da boş değilmiş...Önce bi güzel şımarttı beni saç bakımı vesaireyle,koltuğa aldıkları gibi beni kahvem tam sevdiğim biçimde elime geldi...Salma kendini dedim kendime,bu sefer olmaz!Bu sefer ben ne dersem o olacak...
Hadi yaaa! Önce saçlarıma ne kadar iyi baktığımla ilgili iltifatlarla saldırdı hain kuaför,sonra şöyle yapsak çok yakışır böyle etsek süper olursun,aman zaten süpersin de daha da bi yıkarsın ortalığı tarzından manevralara geçti,sanırsın ben değilim aynadaki Audrey Hepburn! İçimden bi ses tekar tekrar söylüyor Perihan Savaş gibi:Ben dönyanın en gözel karısıyammm...Ohoooo baktım zın zın zın girmişim ben yörüngeye,artık ne yapsam boş..Bizimki aldı makası eline başladı fazlalıklarımı almaya,o kadar güzel kesiyor ki basenlerden de kırp diyesim geldi. Bu arada dönen muhabbetler asıl mevzu,bizimki başladı politeizmden çıktı Antik Yunan'dan, Tanrıların insan özelliklerinde olmasının Avrupa Hümanizmi'nin gelişimine olan katkılarından bahsederken ben kendimden geçmişim. Bir de ne göreyim benim saçlar gelmiş dayanmış enseye!!!Tam ağzımı açası oldum,seninki   saç kesmekle insanın varoluşu arasında bir analoji yapmaz mı! Piyuuuu deyip salıverdim kendimi ellerine,kes hacım kes,Allah Rousseau'ya zeval vermesin! Bırak 2yi 10 round daha karşılaşsak benim hükmüm geçmez böyle gümüş makas altın tarağa!