12 Kasım 2012 Pazartesi

Ciddiyim!

   İstanbullular olarak martı hayvanının doğasını alt üst etmiş olmamızdan ötürü tepkiliyim! Daha önce de dile getirmiştim bu feryadımı, yine söylüyorum. Simit ata ata karbonhidrat bağımlısı lapacı haline getirdik hepsini, elimize sağlık!
 
    Martı kuşu yabaniliği kadar özgürlük sembolü haline gelmişliğiyle de tanınan, sevilen, zaman zaman evlere dalan serkeş bir kardeşimizdir. Ancak durum İstanbul'da farklıdır. Bazılarımız vapurdan simit fırlattığımızda etrafa doluşan, çığlık çığlık  bağıran martıları romantik buluruz. Yesinler romantizminizi! Jonathan'a, Çehov'un Martı'sına ilham kaynağı olmuş bu zat-ı muhteremleri dilenci etmiş olmak mı romantizm?

   Halkımızı dilenci ederiz iktidarda kalmak için, sevdiğimizi dilenci ederiz değerli olduğumuzu sanmak için, çocuklarımızı dilenci ederiz birazcık daha para kazanmak için, martımızı bile dilenci ederiz 15 dakikalık vapur yolculuğunu klişe duygusallığa çevirmek için! Pardon da dilendirmeden sevemez miyiz biz hiç?

3 yorum:

  1. Çok beğendim, çuk diye oturmuş. Kalemine sağlık...

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim, çok takığım bu mevzuya

    YanıtlaSil
  3. Martıları beslemekten sosyopsikolojiye güzel bir geçiş olmuş. Fikrine sağlık. Aynı yaklaşımla hayvanat bahçelerini de ele almanı bekliyorum, bakalım neler çıkacak? :)

    YanıtlaSil