Bu sefer hiç bir şey yapmıyordum, uyuyordum masumane. Hatta sağımdan soluma bile dönmüyordum bacağımdaki davuldan küçük darbukadan büyük şişliğin sesi yakından bile hoş gelmesin diye. Kayan yorganın ucunu ayak parmaklarım arasına kıstırarak ve hafifçe "fıydırarak" topluyordum sarktığı yerden. İki gözümü bile aynı anda açmıyordum enerji tasarrufu olsun diye...Derken kapı çaldı!
Gerçi "kapı çaldı" çok yetersiz kalıyor bu durum için. Keşke kapı "çaldılar" diye fiillere çoğul eki getirebilsek. İlk çalışlarda kulak asmadım, çalar çalar meşgule düşer dedim sonra çalanın telefon olmadığı konusunda kendimi ikna edince ve erteleme tuşu da olmayınca yavaş yavaş çıktım yataktan. Mesafeli bir sesle ünledim "Bir dakika, geliyorum"... Hızlıca yüzümü yıkadım; yüzümü yıkarken bir yandan üstümü değiştirdim, nasıl oluyor demeyin evde de yalnızken denemeyin. Ustalık, incelik ve bol prova gerektiren hareketler onlar. Benim bu konuda uzmanlaşmam yılların geç kalmaya ramak kalmalarının eseridir. Sonunda açtım kapıyı, önce pembe plastik bir kovayla karşılaştım. Uzamım açılırken bir kol ve bütün dişlerini ortaya çıkaran bir gülümseme girdi kadraja:
* Günaydııııın, uyuyon mu sen hala bu saatte?
* Uyandım az önce, size de günaydın.
* Yalnız mı yaşıyorsun sen?
* Su ılık olsun değil mi?
* Evet. Yalnız mı yaşıyorsun sen?
* Evet.
* Evli misin?
* Evli olsam yalnız yaşamayı tercih etmezdim sanırım. ( Beyin: Ederdim belki de ya, neden öyle dedim ki?)
* Evlenmeyi düşünmüyor musun? Bak kaç yaşına gelmişsin.
* 28,75 ve düşünmeye yeltenmiyorum. Bir dakika suyu getireyim.
Ben banyoya geçerken ayıp olur kapatmak diye aralık bıraktığım kapının hafifçe açıldığını duydum:
* Ev arkadaşı arıyor musun?
* Hayır.
* Sıkılmıyor musun yalnız?
* Hayır.
* Anan baban kızmıyor mu sana?
* Hayır. Deterjan koyuyorum!
* Ne yapılır ki böyle evde yalnız yalnız. Gerçi sen de pek evde durmuyorsun. Ne zaman gelsem kapı duvar. İyi geziyorsun valla.(hayır, hayır gezmiyordu, sadece sen gelince kapıyı açmıyordu, o kadar) Ama bence sana bi arkadaş şart. Koy. Ben taşınsam ya senin yanına?
* Neeeeee? Ayyy şişenin yarısı boşaldı yanlışlıkla!
* Sorun değil de bak sen ev işlerini de beceremiyorsun. Benim ablam da doğum yaptı, evde döneşmelik yer kalmadı. Annem de bütün işleri yığdı üzerime. Kaçayım evden diyorum. Sana yerleşeyim diye düşündüm. Temizliğini, yemeğini yaparım sen de faturaları ödersin. Akşamları fal da bakarım sana. Ayyy kııız çok güzel fal bakarım, nazar üflerim ben. Senin yıldızın düşük bence, göze geliyorsun.
* Buyrun, teşekkürler. Benim içerde işim....
* Gelirsin göze tabii, hiç 30 göstermiyorsun.
* 30 değilim ben, ondandır.
* Aaaaaa o ne senin gözlerinin altı simsiyah? Uyumuyor musun sen? Geç mi yatıyorsun? Ağladın mı yoksa? Ölümü öp söyle ağladıysan.
* Ağlamadım, sabaha kadar SIMS oynadım.
* Ben de çok güzel oynarım. Her düğünde oynatırlar beni.
* Size kolay gelsin, benim içerde işim var biraz.
* Sen bana yüz vermedin şimdi ama uykun açılsın düşün bi, haftaya tamam dersen hemen taşınırım.
* Yok, dediğim gibi ben düşünmüyorum pek fazla prensip olarak.İyi günler.
Kapıyı kapatmamla beraber:
* Amaaaan, soğuk nevale. Meymenetsiz suratına kaldım sanki senin. Köpük içinde bırakmış kovayı da!
İçeri geçer geçmez patlattım kahkahayı. Sonra nedense argümanları mantıklı gelmeye başladı. Otorite figürü oluşturdu beynimde. Bağımsızlığımı yitirmişçesine içlendim, çok yeterli sanırdım kendimi, incindim. Beni pasif-agresif hallere koydu birisi....
süpermiş yaaa...hele en kestirmeden diyaloglar :)))
YanıtlaSil