25 Eylül 2012 Salı

Şirretengiz Haller...

Dün gece uyuduğum şey uykuysa bile gördüklerimin rüya olmadığına kesinlikle eminim...Koltuğumun altında onlarca dosyayla AB Parlementosu'nun kapısında beklerken aniden dişlerim kırlıyor, dişçi bulmaya çalışırken eve geç kalıyorum ve hesapta hala birlikte yaşadığımız babam bir güzel azarlıyor beni,kız kısmı bu saatte dışarda dolanır mı diye...Korku filmlerinde canlanan ölüler gibi dan diye açtım göz kapaklarımı, bir süre tavana bakarak yüreğimdeki paniğin yatışmasını bekledim...Sonra da salaklığım şerefine kocaman bir kahkaha patlatarak kalktım yataktan...
İnsanoğlu garip varlık hakikaten, banyodan oturma odama geçen 3 adımlık yolda düşünce trenimin yönü değişerek akşam ne yeseme kaydı...Fesleğen soslu makarna mı yapsam acaba yemeğin yanına diye aklımdan geçirirken camın dışında, Neşe'nin yarısı kepekli yarısı şahane saçlarından adını alan fesleğenim Neşe'yle gözgöze geldim..Utançtan kızarsam da üste çıkma çabasıyla çıkıştım Neşe'ye; ne ters ters bakıyorsun be sanki yamyamım da evladımı yedim! Hem ben seni denedim ve gördüm ki şirretin tekisin, üstelik espriden de hiç anlamıyorsun! Neşe'nin bunu yutmuş olduğunu farz ederek saçlarımı kurutmak bahanesiyle kaçtım yanından...Bir kaç dakika (hadi yarım saat olsun) sonra okula gitmeden evvel halletmem gereken işler için çıktım evden...
Mantık çerçevesinde derhal bankaya gittim, para çekilecek, faturalar ödenecek, deterjan alınacak!!! Önümde benimle hemen hemen aynı yaşlarda, taş çatlasın 22sinde bir hatun kişi yeni aldığı banka kartının şifresini değiştirmeye çalışıyor,durumdan hepimizi haberdar etme inceliğini göstererek:

* Kaatta yazan şifreyi istiyo,giiiirrrdimmm,girişşşşş...Ay yine istiyooo,yesss....Şimdi de yeni şifreee..Kız anne ne olsun yeni şifre? Ha tamam, Ercü'nün doğum tarihi olsun...Eveeettt...
Tam sıra bana geldi diye sevinirken hanımablanın aklına dahiyane bir fikir geldi:

*Aaaaa dur bakıyıııımmm para da var mı hesaptaaaa....
Daha fazla dayanamayarak araya girdim:
*Hesabınıza para yatırmış mıydınız? Hayır mı?...Bir yerden ödeme bekliyor musunuz? Demek hayır....Çok ilginç!!! Afedersiniz ama bankalar kart kullanım hediyesi vermiyor,müsaade ederseniz acilen para çekmem gerek...( Kızla abartılı güreş sahnelerinde kafa kafaya koyup peşrev çeken pehlivanlar gibi bakışarak tam tur döndük) Teşekkürler!

Para mı çekip ek hesapta para bırakmayıp otomatik ödemenin nimetlerinden yararlanma fırsatını göz göre göre tepişime lanet ederek fatura ödeme noktasına girdim. Önümde sadece bir kişi var,mükemmel...ancak içerdeki gürültüyü on kovan arıyı salsan çıkaramazlar.. Banko camının arkasındaki görevli önümdeki beyefendiye adını sordu, duyamadı ve tekrar etmesini isteyince yaşanan durum:
* Sami Paşammm Sami Canını Yediğim...Neeeyyyy,duyamıyor musun? Kodluyom yaz, Serdar Ortaç, Alex, Mantı, İ****Fenerbahçe çok afedersin,kıh kıh kıh...
Görevlinin yanıtı:
*Adınız SOAMİF mi çok afedersiniz? Ayrıca ben hassta Fenerliyim,bankonun arkasına geçersem fena olur,sabah sabah asabını bozmayın adamın edebinizle ödeyin faturanızı, hatta almıyorum lan, geç yan vezneye!
Ben daha kodlamanın başında Serdar Ortaç'ı duyup hey gidi,biz zamanında Samsun,Adana falan derdik millet çağ atlamış komik bir şey çıkar burdan diyerek not defterime konuşmanın seyrini not almaya çalışırken sıranın bana geldiğini fark edemeyince bir azar da ben yedim;
*Hanımefendi sıra sizde, işleminizi yapacaksanız yapın yapmayacaksanız işgal etmeyin bankonun önünü!
Hemen arkama baktım, 0 müdahale!
* Bana bakın beyefendi siz Trabzon'u yenemediniz diye beni azarlamaya hakkınız yok, referans numaram *******...Kodlamıyorum!
10 dakika içinde iki kişiye fırça atmışlığın şaşkınlığıyla attım kendimi marketten içeri...Tek almam gereken sıvı deterjan...Ancak raflar dingonun ahırından esinlenilerek dizayn edildiği için uzunca bir arama tarama faaliyeti yürütmem gerekiyor..Bu arada yumuşatıcıların da kapaklarını açıp açıp koklamak suretiyle eğer almaya karar verirsem hangisini seçeyim diye de alt yapı çalışmalarını sürdürüyorum. Almak istediğim deterjanla tam kesişmeye başladığımız anda omzumda bir el hissettim. Ürün tanıtım sorumlusu, lacivert minili sarışın:
* Görüyorum ki sıvı deterjan alıyorsunuz...Ne kadar hoş, hem makinanızı koruyacak hem de mis gibi kokan çamaşırlarınızla gün boyu ferahlık hissedeceksiniz. Şimdi yeni formülüyle Vırrrrttt marka deterjanımızı denemek ister miydiniz? Üstelik sadece 20 lira...
* Teşekkür ederim, ama ben uzun süredir Zırrrt marka deterjan kullanıyorum üstelik sizinkinden neredeyse 10 lira daha ucuz...
*Amaaaaann ne fark eder ki hepsi aynı zaten, o yüzden bir deneyin bence Vırrrrt'ı!
*Ne fark eder ki ise niye oyalıyorsun beni? Ben sizinkinden kalite olarak fark etmeyip fiyat olarak fark eden deterjanımla mutluyum,yine de teşekkürler...
* Ay sabah sabah ne kadar asağğğğbisiniz, arka reyonda bi arkadaş kahve tanıtımı yapıyor,tatmak ister misiniz?
Bu sefer dışarıya kibar bir gülüş daha doğrusu sırıtış atıp içimden sizi programlayan bilgisayarcının bip bip bip diye söylenerek kasaya seyirttim...Hızlıca eve geçip Zırrrrt marka deterjanımı daha bir özenle yerine yerleştirdikten sonra sırt çantama 8 tane kitabı doldurarak yeniden yollara düştüm. Motora bindiğimde saatin ilerlemiş olmasından ötürü pek kimsenin olmadığını,çoğu koltuğun boş olduğunu görerek camın önüne serilip çantamı da yanıma yerleştirdim. Fosforlu kalemimi, kitabımı çıkarıp fırsattan istifade biraz çalışayım dedim. O sırada motorun çaycısının sesiyle irkildim:
*Çaylarrr...Yeni demlendi taze taze,var mı çay isteyen? (Ses yok....) Var mı çay isteyen,vallaha taze demlendi? 
Yine ses çıkmayınca patladı bizimki:
*Yav kırk yılın bir başı gerçekten yeni çay demlemişim onda da içen çıkmadı ya ben böyle işin....
Bunun üstüne dayanamayıp bir de çay söyledim, ooohhh keyfim gıcır! O sırada elindeki çocuğunu çekiştire çekiştire Desperate Housewives'tan fırlamışçasına bir abla sanki başka yer yokmuş gibi gelip yanıma oturdu...Ama gerçekten yanıma oturdu, uzun koltuğun uçlarına doğru sere serpe yayılmak varken kadın utanmasa kucağıma oturacak...İki dakika sonra oflayıp puflamasından başıma gelecek olduğunu hissetmeye başlamıştım kiiiii
* Kardeş, alsana şu çantanı aşağıya! Getirip baş köşeye koymuşsun kaynanam gibi, ayıp ayıp!
* Çok af edersiniz ama cazibeme kapılıp burnumun dibine giren sizsiniz...Bir sürü boş yer varken ben mi dedim size çantama yapışın diye? Ayrıca siz o çantanın içindeki kitapların değerini bilseniz kalkar çantama yer verirsiniz hatta önünde saygı duruşuna geçersiniz!
* Tövbe tövbeee,kalk Cemil,kalk oğlum,çattık sabah sabah!
Düşmanı denize olmasa da deniz üstünde bir yere dökmenin verdiği yarı rahatlama yarı noluyo bana düşüncesiyle vardım okuluma...Bir tuhaf şirretengiz halim, bir daha yapmamaya yemin ettim....

1 yorum:

  1. senin her günün başlıbaşına bir roman be kızım. emekli olduğunda bu güncelerini kitap haline getirirsen, eski iskenderiye kütüphanesini dolduracağından emin olmaya başladım...başarılarının, prdn üsküdarda ikametinin devamı dileklerimle :))

    YanıtlaSil